Ülke için olduğu kadar kadınlar için de 2014 yılı oldukça önemli bir yıl olacak. Hem üç ay sonra gerçekleşecek yerel seçimlerde, hem 2014 yılı içinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve hem de 2015’teki (eğer erken seçim olmaz ise) genel seçimler kapsamında kadın oyları oldukça önemli.
Ülke için olduğu kadar kadınlar için de 2014 yılı oldukça önemli bir yıl olacak. Hem üç ay sonra gerçekleşecek yerel seçimlerde, hem 2014 yılı içinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve hem de 2015’teki (eğer erken seçim olmaz ise) genel seçimler kapsamında kadın oyları oldukça önemli. Bu nedenle 2013’ün muhasebesini yapmakta fayda var…
2013 yılının bilançosunda kadınlar açısından bir kaç konu oldukça önemliydi. İlki kadınları ve kadın bedenini daha fazla baskılama çabaları, ikincisi kamusal alanda ve kamu politikalarında kadının adının silinmek istenmesi ve üçüncüsü de sözde kadın istihdam paketi. Artan taassup kültürü içinde kadınları ve kadın bedenini kontrol altına alma çabaları 2013’de daha da yoğunlaştı. Kürtaj ve üçte yetmez söylemleriyle kadınların annelik statünün dışındaki yaşam alanları tek tek ellerinden alınmaya başlandı. Ayrıca öğrenci evleri meseleleri üzerinden özellikle genç kadınlar, artan mahalle baskılarıyla cezalandırıldı. Hatta bu çabalar öyle abartıldı ki, bazı erkek bürokratlar ve hemcinslerimiz, iktidarın kadını her alanda baskı altına alma çabalarını kendilerine ödev bildiler. Makam kapma yarışında bekâr erkek bürokratlar çocuk sahibi olurken, makbul kadınlar onlara layık görülen kamusal pozisyonlarda yeni Müslüman toplumunun vitrinindeki yerlerini aldılar.
Üniversitelerde ise kadınlar, bazı kadınların özgürlükleri(!) üzerinden ehlileştirildi, susturuldu. Türban üzerinden cadı avı ve sürgün yarışı hız kazandı. Her biri hizmet hareketine ve ataerkil düzene katkı yaptığını düşünerek, kadınları daha fazla kontrol altına aldılar. Kadınları ‘evhanımı’ yapma rolünü o kadar benimsediler ki, öğretim üyesi olmada akademik ölçüler ve nitelik değil, inançlı ve tabi olma kültürü daha da baskınlaştı.
Aslında kadınların istihdamdan çekilip, çektirip evlerine dönmeleri eril devlet ve toplum yapısının istediği bir şey. Nitekim AB’nin baskılarıyla gündeme gelen ama kulaklarını kadınlara kapatan bir kadın istihdam paketi çıktı karşımıza. Eveksenli ve kısmı zamanlı çalışmayı öngören bu istihdam paketinde, kreş düzenlemesi her zamanki gibi yoktu. Hayatı eşit paylaşan ve sorumluluk alan ebeveyn anlayışı yerine, evin tüm sorumluluğunun yıkıldığı bir özel alana hapsedilen gönüllü kul kadın artık daha makbul. Evinde çalışan; çocuğun, yaşlının ve tüm ihtiyaç sahiplerinin bakımını ücretsiz üstlenen ve tüm geleneksel rolünü kabul ederek, erkekleri ve devleti sorumluluklardan kurtaran inançlı ve modern kadın olmalı, bu kadın. Bu aile ve kadın modeli iktidarın; aile, eğitim, istihdam, sosyal yardım ve hizmet politikalarıyla özenle dantel gibi işlenmekte. Bu anlayışla hazırlanan istihdam paketi de, kadınlardan çok, erkekleri ve sermayeyi rahatlatacak nitelikte.
Bu çabalar Meclisi de sardı kuşkusuz 2013’de. 2012 yılında Bakanlıktan kadının adının silinmesinin ardından, 2013 yılında da Meclisin Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu’ndan (KEFEK) kadınların adı silinmek istendi. 25 Şubat 2009’da 5840 sayılı yasa ile kurulan komisyonun yerine Aile ve Sosyal Politikalar Komisyonu’nun alacağı tartışıldı. 2 Aralık 2013 alevlenen konu, kadın örgütlerinin de dikkat çektiği gibi, basit bir isim değişikliği değil, kadın politikalarında kadının ve kadın için eşitlik arayışının olmayacağına işaretti. Muhafazakâr ve cinsiyetçi anne ve aile merkezliliğin komisyona damgasını vurması ise büyük olasılıktı. Eğer yolsuzluk operasyonu ve ardından gelen sarsıntılı politik gündem olamasaydı, “ben yaptım” oldulardan biriyle daha, KEFEK’deki değişiklik olup, bitebilirdi. Şu an daha önemli diğer konular öne çıktığı için şimdilik ötelenmiş gözüküyor.
Hele yolsuzluk operasyonu ardından yaşanan tozla dumanla beraber 2014’e giriyoruz. Yeni yılda kadınları ve tüm toplumu, daha mutaassıp bir ortama mahkûm etme çabalarıyla daha ciddi mücadele gerekecek. Daha demokratik, özgülükçü, eşitlikçi ve hukukun egemen olduğu ve kadınların da eşit söz sahibi olduğu bir toplumsal, yönetsel ve siyasal yapı için bu mücadele şart. Aksi halde 2014’ün politik senaryolarında yine eril devletin biçtiği role katlanmak zorunluluğu devam edecek.