Bu ayın en önemli olaylarından biri, önümüzdeki  dört  yıl için ABD'yi kimin yöneteceğini belirleyecek olan seçimler. Bu seçimlere genel olarak ekonomik kriz, Ortadoğu, başta Suriye krizi ve İran /  İsrail sorunları açısından bakılmaktaysa da ben başka bir açıdan bakmak istiyorum.
 
Bu ayın en önemli olaylarından biri, önümüzdeki  dört  yıl için ABD'yi kimin yöneteceğini belirleyecek olan seçimler. Bu seçimlere genel olarak ekonomik kriz, Ortadoğu, başta Suriye krizi ve İran /  İsrail sorunları açısından bakılmaktaysa da ben başka bir açıdan bakmak istiyorum.
Amerika, kürtaj konusunu gündemine ilk alan ve sonuçlandıran ülkelerden biriydi. Kürtaj, bu yıl bizde de bu nasıl sonuçlandığı bilinmez bir şekilde gündeme geldiği için, bizi de yakından ilgilendiriyor.
Kürtaj hakkı ABD'de yıllarca süren kadın hareketinin mücadelesi sonunda 1973'te Amerikan Anayasa Mahkemesi'nin aldığı tarihi "Roe Wade'a karşı" davasında mahkemenin kürtajı yasal ilan etmesiyle sonuçlandı. Öncü bir adımdı. Nitekim Fransa'da Simon Veil yasası bundan bir yıl sonra parlamentoda kabul edildi. Ne var ki, bu önemli devrimci adımların üzerinden kırk yıl geçmişken, tarihin ve politikanın rüzgârları tersine döndü.
Bu yılki Amerikan seçimlerinde başkan adaylarından birisi Mormon mezhebinden. Yalnız Mormonlar değil, Babtistler, Evangelistler gibi ultra sağcı Protestan kiliseleri olsun, Katolik kilisesi olsun kürtaja karşılar ve yıllardır amansız bir mücadele vermekteler. Çoğu bu kiliselerle bağlantılı pro-life (yaşamdan yana) dernekleri, özellikle Cumhuriyetçi Parti'nin güçlü olduğu eyaletlerde, zaten aynı görüşte olan eyalet valisini ve yerel meclisleri baskı altına alarak, liberal yasalarda adım adım geriye dönüşler sağlıyorlar. Bu eyaletlerin başında, tüm eyalet çerçevesinde tek bir kürtaj yapabilen klinik kalan Mississipi geliyor. Fetüs'ün ana karnına düştüğü andan itibaren bir "kişi" olduğunu savunan "Personhood" gibi aşırı örgütler işi, kürtaj yapan doktorların katil oldukları için idam edilmeleri gerektiğini öngören yasa değişikliklerini savunmaya kadar götürüyorlar.
Görüldüğü gibi bu mesele şu veya bu dine özgü değil. Bütün dinlerin radikal, köktenci insanları kafayı kadın bedenine, kadın bedeninin siyasi iktidarlarca yani son kertede erkekler tarafından denetlenmesine takmış durumdalar.
Amerika'da böyle sapkın görüşleri olan Mitt Romney'in seçimleri kazanması, bütün Amerikalı kadınların, giderek tüm dünya kadınlarının bu maceradan çok zararlı çıkmasına yol açabilir.
Amerika nire, biz nire demeyin... Hepinizi kadınların kazanılmış haklarının korunmasında dikkatli olmaya davet ediyorum.