Tarihte Sümer kralları, başkalarının ölümü üzerinden güç sağlayanlar denildiğinde, hemen akla gelen yöneticilerdir. Ölümleriyle şaşırtıcı bir otokrasi kuran bu krallar, başkalarının ölümünü kendi cenaze törenlerinin bir parçası olmaya zorlayabilmişlerdi. Bu zamanda,arkasından sürükleme gibi, benzer eylemi gerçekleştirebilenler, ilk Sümer hükümdarlarının kullandığı geçici gücün çok ötesine geçebilmiş demektir.
Ölümle kullanılan otokrasi gücünün, neden insanların kurban edilmesiyle ifade edildiğini çözümlemek kolay değildir. İlk firavunların sonraki yaşamda krallık işlevlerini sürdüreceklerine inanırsak, “kurban” gömülmelerin bir anlamı olacaktır. Kralın gücü ölümüne kadar sürer. Ölene kadar itaat edilse de, onu ölümünden sonra izlemek için bir neden yoktur.
Mısır krallarının insanları boşu boşuna kurban etme âdetinin, MÖ 3200-3000 arasında son bulduğu sanılmaktadır?. Hatta bu zamanda dünyanın çeşitli yerlerinde benzer törenlere de tek tük rastlanılmaktadır. Mamafih birdenbire insan yaşamına saygı duyulmaya başlaması, ilk hukuki düzenlemelere vd bakıldığında olası da görülmemektedir. İlk öykü, “Enkidu’nun Öyküsünde, halk Uruk kralına yüklenir.
Gılgamış keyfi için savaş çağrısı yapıyor,
Küstahlığı sınır tanımıyor,
Ne gece ne de gündüz:
Bir kralın halkın çobanı olması gerekirken oğulları babalarından ayırıyor.
İlk çağlarda tanrılar tarafından bahşedilen krallık, sonra da “Tanrı”, görülen o ki Tiranlığa doğru meyledebilmektedir. Gılgamış devle dövüşmeye giderken kendi ölümünü düşünür.Kaçınılmazı kabullenmiş gibidir.
Gökyüzüne kim çıkar?
Yalnızca tanrılar sonsuza kadar yaşar.
İnsanın günleri sayılıdır.
Ama yenilsem bile şöhret kazanacağım,
Şöhret ebediyen kalır.
*Bkz. Susan Wise Bauer (2020), Antik Dünya Tarihi, Çev Mehmet Moralı,s.84-95