Ali Bulaç Zaman Gazetesi’nde, kadınlara yönelik artan şiddet ve cinayetleri, kadınların çalışmak istemeleri sonucu erkeklerin fıtri rolünü (İslam’a uygun toplumsal cinsiyet rolünü) kaybetmeleri ile açıklamış. 19 Ocak 2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde Zehra Yavuz adlı, kendisini “ Müslüman bir kadın” olarak tanımlayan blog yazarı, Ali Bulaç’a yanıt verdi.
Ali Bulaç Zaman Gazetesi’nde, kadınlara yönelik artan şiddet ve cinayetleri, kadınların çalışmak istemeleri sonucu erkeklerin fıtri rolünü (İslam’a uygun toplumsal cinsiyet rolünü) kaybetmeleri ile açıklamış. 19 Ocak 2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde Zehra Yavuz adlı, kendisini “ Müslüman bir kadın” olarak tanımlayan blog yazarı, Ali Bulaç’a yanıt verdi. Bu uzun yanıtın kimi bölümlerini aktarayım:
“Ali Abi, şimdiye kadar kaç tane kadınla samimi şekilde oturup dertleştiniz?.....Kadınlar ağır ve yorucu işlerde çalışırken Müslüman erkekler için sorun olmuyordu da meslek sahibi olduklarında/üniversite- mezunu olduklarında mı sorun oluyorlar?....
Ali Abi,‘Erkeğin fıtri rolünü kaybetmesi onu kadına karşı acımasız şiddete, vahşi cinayetlere sürüklüyor’ yazmışsınız!.....Erkekler Müslüman toplumlarda kışkırtıldıkları için, eleştirilmedikleri için, fıtri rollerini kaybettiler! …..Müslüman toplumlarda Müslüman erkekleri eleştirmek, Allah’ı ve peygamberi sorgulamak gibi öfkeye sebep oluyor, neden acaba? PekiMüslüman erkekler neden erkekleri eleştiremiyorlar? Korkuyorlar mı?.... Neden Müslüman erkekleri gerçek anlamda iyi ahlaklı yetiştirme kampanyaları başlatılmıyor? Yıllardan beri işiniz- gücünüz hep Müslüman kızların- kadınların ahlakını düzeltmek! Müslüman toplumlarda erkeklerin ahlakı ve karakteri neden hiç sorgulanmıyor?.....
Yalnız yaşayan bilinçli- kültürlü bir kadın, karakteri bozuk erkekle evli olan ev hanımı tipinden çok daha mutludur!”
Yukardaki alıntılar, Müslüman mahallenin genç kadınlarının isyanını yansıtıyor. “ Aileyi Koruma” yasaları, “en az 3 çocuk” nasihatlarıyla kolay kolay bastırılamayacak gerçek isyan sesleri bunlar. Yalnız Müslüman mahallesinde değil, “laik mahallelerde” de nisvanın (kadınların) isyan sesleri yükseliyor.
Benim yazları yaşadığım 20 haneli turistik köyün yerlisi dört genç kadın üniversite ya da yüksek okul bitirmişken, yaşıtları arasında liseyi bitirmeyi başaran tek erkek var. Onlar, erkek olduklarından okumasalar da üstün cins olduklarını varsayıyorlar. İşleri kahvede kumar ya da internet kafede oyun. Meslekleri , “ne iş olsa yaparım!” Köyün okumuş ve çalışan kızları ile evlenmeleri hayal. Zaten evlenseler de Ali Bulaç’ın analizine göre fıtri rollerini oynayamayacakları için acımasız şiddet ve vahşi cinayetlere sürüklenmeleri kaçınılmaz.
İstanbul’da metroda kitap okuyanların %90’i her yaştan kadın. Erkekler ya cep telefonları ile oynuyor ya da en iyi durumda futbol ağırlıklı bulvar gazetelerine gözatıyor.Futbol zaten erkeklik sembolü. Askere alınırken homoseksüel olmadıklarını kanıtlamak için tuttukları bir futbol takımı olması şartmış. Futbolda şiddet, kışkırtılmış ama içi boş erkekliğin kendini kanıtlama ve boşalma kanalı olmuş durumda çoktandır. Orada erkek erkeğe birbirlerini ve stadyumu kırıp dökmeseler, evde yenilginin acısını karılarından çıkarmaya çalışacaklarından kuşkum yok.
İngiltere’de holiganlar üzerine yapılmış bir sosyolojik araştırma okumuştum. Etrafı savaş alanına çeviren İngiliz futbol holiganlarının önemli bir bölümünün, evlendikleriveya birlikte yaşadıkları kadınlar ve çocukları tarafından terkedilmiş, düzenli bir işi olmayan yalnız yaşayan erkeklerden oluştuğunu yazıyordu. Kışkırtılmış erkeklik ve şiddet her yerde ciddi bir sorun.
Bilimsel teknolojik gelişmeler, çalışma yaşamında erkeklerin kas ve kol gücüne dayalı avantajlı durumunu, kadınların sürekli doğurma zorunluluğuna bağlı dezavantajlı konumlarını sürekli erozyona uğratıyor.Ama, günü geçmiş dönemlere ait toplumsal cinsiyet kalıplarına ve rollerine dayalı erkek egemen kültürün etkisi hala din kuralları, ahlak, gelenek olarak sürüyor. Artık maddi temeli kalmasa da kışkırtılmaya devam eden erkeklik, kadınlara ve topluma şiddet olarak geri dönüyor.
Bu nedenle dünyada feminist çalışma ve araştırmalar son yıllarda erkeklik üzerine yoğunlaşmaya başladı. Türkiye’de de erkeklik üzerine çalışmalar az da olsa var.Sevgili Pınar Selek’in kitabı bunlardan birisi.Prof. Serpil Sancar Üşür ve ekibinin 100’e yakın erkekle mülakata dayalı çalışması erkeklik üzerine son yıllarda yayınlanan bir diğer yararlı kitap.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün kışkırtılmış erkeklikle, erkek egemenliğiyle mücadelede kadınları güçlendirmesini dilerim.
* Ka-Der eski Başkanı