Doğal kaynaklarımız arasında yer alan önemli bir ekonomik potansiyel güç de kıyılardır. Kıyı ve deniz kaynaklarına olan insan kaynaklı baskının yarattığı olumsuz etkiler uzun zamandır tek taraflı incelenmektedir. Oysaki 21.yüzyılın ilk çeyreğini geçtiğimiz bu günlerde iklim değişikliklerinin, denize komşu kıyı alanlarında yarattığı doğa kaynaklı baskılar ile insan faaliyetleri birlikte incelenmesi gereken bir konuya dönüşmüştür. 8 bin 272 km.ye ulaşan kıyılarının büyük bir kısmı ayni zamanda sınır olan Türkiye’nin kıyı sınırlarının uzunluğu 7 bin 816 km ve kara sınırlarının uzunluğu 2 bin 949 km ile toplam sınır uzunluğu 10 bin 765 km’dir. Belirtilen bu uzunluk, kıyılar ve deniz alanları konusunu Türkiye açısında önemli hale getirmektedir. Kıyıların rasyonel bütünleşik kullanımı konusu, günümüzde afet tipleri ile ilişkilendirildiğinde kıyı güvenliğini sağlamada aşağıdaki hususlar önem kazanmaktadır.

 İzmir yerleşikleri olarak,  selin yıkıcı ve ölümcül etkileri itibariyle karşılaşılan yakın tarih 1995 ve sonraki yıllardaki olgularda “ Bu sel 50 yılda bir olur, artık olmaz, tekrar evimi dere yatağına yapacağım” diyen kişileri görsel medyanın yarattığı farkındalık ile “fark edip” dona kalmıştık. İdareyi zorlayarak gerçekleştirilen hukuki olmayan yapılar içinde boğulmanın hukuki sonuçları, idarenin güvenliği sağlama görev, yetki ve sorumluluğu ile birlikte bağlantılı gelişmektedir. Uluslararası hukuk açısından da, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin , “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”, konuya bütünleşik bakmakta hukuki düzenleme dışında, başkasının kamu veya özel arazisi üzerine yapılan gecekondular için de, “güvenliği sağlamak zorunluluğu olan idare” açısından olayları değerlendirmektedir. Özellikle idarenin hatasından kaynaklanan sonuçlar nedeniyle tazminatları alan ve çoğu kere hukuki düzenleme dışı yapılarda mağdur rolü oynayan kişilerin “iyileştirme bedelleri”  vergilerimiz ile karşılanmaktadır.  Özetle, yapılar ister hukuki olsun, ister olmasın sonuçta idare kadar, kayıp ve zararları hemşeriler /vatandaşlar olarak karşılamaktayız ve birlikte sorumluluk altındayız.

Kıyıların koruma ve kullanma dengesinin sağlanmasında, güvenliği de dikkate alarak rasyonel olarak oluşturulması gereken temel ortak ilkeler aşağıdaki gibi özetlenebilir:

1. Kıyıda ve genelde ülkenin doğal kaynaklarını korumak,

2. Erişimi zor yüksek bölgelerde kalkınmayı sürdürülebilir kılacak bir yönetim sağlamak,

3. Bu bölgelerin kalkınmasına öncelik vererek ekonomik, sosyal, afet vb  olası çok yönlü tehditleri azaltmak ve/veya  ortadan kaldırmak,

4. Kıyıya bağlı kullanımları iklim değişiklikleri ile birlikte düşünmek,

5. Kamusal alanlara halkın erişimini sağlamayı planlamak,

6. Suya bağlı kullanımları ve kıyıdaki aktiviteleri merkez ve yerel işbirliğinde koordine etmek,

Kıyı özelinde mevzuat düzenlemeleri de dikkate alınarak, güvenlik ilkelerine ne kadar uyulduğuna ilişkin konuların denetimi çok önemlidir. Kıyı alanlarının yönetimine ilişkin çalışmaları değerlendirmek için 1990 yılında yürürlüğe girmiş 3621 sayılı Kıyı Kanunu sonrasındaki yeni gelişme, değişme uygulamalarının değerlendirilmesi öncelikli bir konudur Özellikle de, kıyıda Cumhurbaşkanın oluru ile hastane yapılmasına ilişkin düzenlemeyi anlamak mümkün görünmemektedir. Artık, iklim değişiklikleri ezberimizi bozmalı ve bilimsel çalışmalar bağlamında yerleşim planları ülkemizin dağlık alan olduğu gerçeğini de bilerek gerçekleştirmeliyiz. Bu bizim işimiz, sizin işiniz, konusu gündemden kalkmalı ve akıllı toplum olarak mekânsal stratejik planları birlikte geliştirmeliyiz. Bu konuda mevzuatımız yeterince zengin olup, uygulamayı beklemektedir.

Not : Kıyı Kanunu (Ek: 18/6/2017-7033/33 md.) Trabzon, Rize ve Zonguldak illerinde 24/5/1933 tarihli ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu kapsamında kalan sağlık tesisleri hariç olmak üzere, Cumhurbaşkanınca alınacak kamu yararı kararı doğrultusunda kurulacak sağlık tesisleri ve alternatif alan bulunmaması durumunda 9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre kurulan, işletilen ve mevcut en iyi teknikleri kullanan endüstri bölgeleri yapılabilir.

Bkz.Kitap,  Afetler ve Güvenlik Yönetimi(2019), Ankara.,

Prof. Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF. Kamu Yönetimi Bölümü