Eski bir Ankaralı olarak belleğimde çocukluğumdan beri kutladığım pek çok Cumhuriyet Bayramı var. Çankaya İlkokulu öğrencisi iken, öğretmenimiz Rabia Hanım ve cumhuriyetin başlıca kurucularının çocuklarının başöğretmeni Rasim Akın'ın gözetiminde sınıfımızı süsler, şiirler ezberler, ailelerimizin de katıldığı törenlere heyecanla hazırlanırdık.


 



Eski bir Ankaralı olarak belleğimde çocukluğumdan beri kutladığım pek çok Cumhuriyet Bayramı var. Çankaya İlkokulu öğrencisi iken, öğretmenimiz Rabia Hanım ve cumhuriyetin başlıca kurucularının çocuklarının başöğretmeni Rasim Akın'ın gözetiminde sınıfımızı süsler, şiirler ezberler, ailelerimizin de katıldığı törenlere heyecanla hazırlanırdık.






Daha ileriki yıllarda aynı duyguları çocuklarımla yaşadım. Doğrusu, yıllar geçse de bazı geleneklerin değişmediğini ve bunun bir güçlü ulus vurgusu olduğunu başka ülkelerde de gözlemledim.14 Temmuz, Fransız İhtilalinin  yıldönümüdür ve Fransızlar öncelikle Paris'teki Bastille meydanında ya da bulundukları şehir ya da kasabanın en önemli meydanında toplanırlar. Aynı şekilde Amerikalılar için de bağımsızlık günü denince 4 Temmuz'da akla Times Meydanı gelir.



Bizde de tabii olarak, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet, Atatürk, Devrimler, başkent Ankara'yı, bağımsızlık mücadelesinin merkezi ilk TBMM binasını ve Ulus Meydanını çağrıştırır. Geçen yıldan başlayarak, hükümetin ulusal bayramların kutlanmasına yönelik  "çekinceleri" göz önüne alınınca, yüzbinlerce insan da bu yıl, tam da iktidarın belirttiği gibi, bayramı " resmi Hipodrom " dışında, kendi arasında kutlamayı yeğlemişti. Sabah saatlerinde, eline bayrağını alan, 7'den 70 ve daha üstüne bütün cumhuriyet sevdalıları, Ata'larına saygı ve şükranlarını sunmak, onu unutmadıklarını ve unutmayacaklarını hatırlatmak için bir araya gelmişti.



Ulus'taki halk topluluğu arasında en çok göze çarpanlar gençler ve  kadınlardı. Öğrenciler,öğretmenler, emekliler, ev kadınları çoğunluktaydı. Büyük bir bölümü, Atatürk heykelinin önünde ayakta, ellerinde Atatürk resimleri ve bayraklarla duruyor, ilk defa karşılaştıkları halde sanki aynı aile bireyleri imiş gibi sohbet ediyorlardı. İşte, tam bu sırada, çevre binaların üst katlarından üzerlerine gaz sıkılmaya başlandı. Bir çoğu için ilk deneyimdi ve sağlıklı insanlarla dolu meydan bir anda binlerce hasta ile doldu! Biber gazı, anında insanların gözlerinden yaşlar akıtıyor ve boğazlarını yakarak, öksürtüyor. Kimyasal silah dediğiniz şey bu olsa gerek... Önemli olan ve düşündürücü sonuç şu ki, bir süre uğradıkları haksızlık karşısında şaşıran ve duraksayan binlerce kişi, hiç de geri adım atmadı ve engellerin yıkılmasıyla Anıtkabir'e kadar durmadan yürüdü.



29 Ekim 2012 Cumhuriyet Bayramı, böylece tarihe geçti.