Türkiye’de politik alanda kadınların yer almasına ilişkin tartışmalar kurulduğu yıl olan 1997’den bu yana Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) çalışmalarıyla siyasette kadınların konumunu ve temsil sorunlarını yoğun bir biçimde kampanyalarıyla gündeme taşıdı. Ama bu son yerel seçimlerde kadınlar dışında konuya ilgi gösterenlerin olduğunu söylemek çok güç.
Türkiye’de politik alanda kadınların yer almasına ilişkin tartışmalar kurulduğu yıl olan 1997’den bu yana Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) çalışmalarıyla siyasette kadınların konumunu ve temsil sorunlarını yoğun bir biçimde kampanyalarıyla gündeme taşıdı. Ama bu son yerel seçimlerde kadınlar dışında konuya ilgi gösterenlerin olduğunu söylemek çok güç.
30 Mart seçimleri siyasetin tapelerle ve casusluk tartışmaları ile altüst olduğu ve yasakçı zihniyetin yeniden gündeme geldiği bir arifede yapıldı. 2014 Türkiye’sinde, yerelde kadınların siyasal temsilleri de bir kez daha çok sınırlı kaldı. BDP ve CHP’nin kısmen kampanya ve reklamlarında yer alan kadınların sembolik temsillerinin dışında, kadın adayların görünürlükleri bile olamadı.
Ülkemizde kadınların siyasete katılma biçimlerini erkekler ve parti liderleri belirlemekte. 2014 yerel seçim meydanlarında kadınlar yine siyasetin oy deposu ve pasif özneleri olmaya devam ettiler. Siyasetin yoğun gündemi ve nefret söyleminde yer işgal eden kadınlar, ailede ve ikincil konumlarında kabul gören, oylarına talip olunan, özel alanın tabi konumlarına hapsolmuş bir biçimde görüldü. Kadınsız siyaset o kadar kanıksanmış durumdaki, siyasetin nesnesi olarak görülen kadınlar, erkekler arası oyunda, çoğunlukla takım elbiselilerini giymiş ve bıyıkları çeşitlenmiş genel başkanların arkasına sığındıkları bir sahnede yer aldılar. Özellikle siyasal iktidar için kadınlar, miting meydanlarının yığınlarının en önemli kalabalığı olurken, mağdur edilen/edildiği öne sürülen bacılar olarak üzerlerinden siyaset üretilen nesneler oldular.
Miting meydanlarında sanki bağırdıkça seslerini daha iyi duyuracağına inanan ve bağırmaktan sesleri kısılan erkek siyasetçiler, gözleri dönmüş bir biçimde miting arenalarında kadınları, ablalarını, teyzelerini yanlarına alıp, otobüslerle gezintilere çıkardılar. Onlara ayrıştırılmış miting alanlarında, korunaklı (!) hale getirdikleri yerlerde, kimi zaman toplumsal nefreti, ölen çocukların üzerinden onaylattıkları, kimi zamanda liderlerinin siyasetteki yerlerini kutsamak, hatta onlar adına ölmek için kendilerini feda etmeye hazır olduklarını meydanlarda beyan ettiler. Bodin’in de vurguladığı gibi bu seçimlerde erkek siyasetçileri için kadınlar, gönüllü kulluğun tüm mesajlarını genel seçim havasına büründürülmüş mitinglerde sergilediler, çok da sorgulamadılar. Erkekler için politikanın nesnesi olmaya, hatta kadınları kadınlar ikincilleştirmeye devam ettiler.
Siyasetin bugünkü durumu göz önüne alındığında 2015 yılında ya da belki daha yakın bir tarihte ülke genel seçime gidebilir. Bu nedenle; bu yerel seçimlerde kadınlar olarak siyasette hak ettiğimiz yeri alığımız söylenemez ise de, geleceğe umutla bakmak zorundayız. Hem Cumhurbaşkanlığı yarışında, hem de genel seçimlere giden yolda kadınlar adına ve kadınlar için daha fazla çaba içine girmemiz ve dayanışma göstermemiz gerekmekte.
Kadınlar açısından siyasete katılım, ülkede ve siyasette kadın erkek eşitliğinin bir gereği, hem de eşitsizlikleri ortadan kaldırmanın bir yolu olduğunu unutmadan KA-DER’e ve bize çok iş düşmekte…
* Prof.Dr., Suleyman Demirel Uni., Fen Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl.