Son günlerde hükümetin çocuklara ve kadınlara karşı işlenen cinsel suçlarla ilgili yeni düzenlemelere gideceğine ve cezaların yüzde elli artırılacağına yönelik haberler öne çıktı. Acaba kadın cinayetleri işleyenlere karşı da bu cezalar uygulanacak mı?   Yoksa töre saiki korunarak kadın ölümlerine neden olan şiddetin kapısı açık bırakılmaya devam edilecek mi? Çünkü ülkemizde kadın cinayetleri dur durak bilmiyor.


 


Son günlerde hükümetin çocuklara ve kadınlara karşı işlenen cinsel suçlarla ilgili yeni düzenlemelere gideceğine ve cezaların yüzde elli artırılacağına yönelik haberler öne çıktı. Acaba kadın cinayetleri işleyenlere karşı da bu cezalar uygulanacak mı?


 


Yoksa töre saiki korunarak kadın ölümlerine neden olan şiddetin kapısı açık bırakılmaya devam edilecek mi? Çünkü ülkemizde kadın cinayetleri dur durak bilmiyor. Kadınlar erkekler tarafından, hem de en yakınındakilerce; kocaları, eski kocaları, nişanlıları, erkek arkadaşları tarafından evlerinde, sığınmaevlerinde ve sokaklarda gözler önünde vahşice öldürülüyor. 


 


Ailedeki geleneksel, ataerkil, kadın-erkek ve yaş hiyerarşisine dayanan roller ve değerler sistemi hem kadınların eşitlik taleplerine uymuyor, hem de ailenin ve kadının onurunu korumaktan uzak. Yani kadınlara uygun görülen geleneksel eviçi bakım hizmet ve boyun eğme rolleri karşısında, kadınların ev dışında da bir hayat talep etmesi ve kendi kararlarını alma ve hayatını kurma çabaları mı onları ölüme götüren? Bu talepler doğal, insani, birey olarak var olma talepleri. Ancak, kadınların insan ve birey olması bir türlü kabul görmüyor. Kadının ancak ailede ve aile adına yaşaması, kendini feda etmesi isteniyor. Bir genç kızın ailesinin isteği dışında birisiyle duygusal ilişkiye girmesi, sevdiği kişiyle kaçması ya da evli bir kadının kocasını terk etmesi ya da boşanması; ailenin erkek üyelerini ya da kocaları, öldürmeye varacak ölçüde kadına şiddete uygulamaya gerekçe oluşturabiliyor. 


 


Muhafazakarlar için kadın cinayetlerinin nedeni sosyoloji diliyle kültürel sapma ve sosyal düzensizliktir. Bir başka ifadeyle toplumsal yapıda geleneksellik ile modernlik arasındaki çelişkilerdir. Yani kadınların modern toplumun eşitlikçi ilişki ve değerlerini talep etmesidir! Kadınların eşit olma ve ailede de erkeklerle, kocalarıyla, erkek kardeşleriyle eşit ilişkiler içinde olmayı istemesidir. Ancak erkekler, geleneksel sosyal yapı ve değerleri arkalarına alarak, kardeş, koca olarak, akrabalık rollerini suiistimal etmekte, büyük bir hınçla fiziksel şiddete başvurarak, kadınları infaz etmekteler. Böylece tüm kadınlara gözdağı veren, vermek isteyen muhafazakar bir şiddet kültürünü yaşatmaktalar. Birkaç gün önce Muğla’da bir kadın nişanlısı tarafından yine sokak ortasında ağır fiziksel şiddet ve bıçak darbeleriyle öldürüldü, diğer pek çok kadın cinayetinde olduğu gibi. 




Kadın cinselliği ve bedeni üstünde erkeklerin ve toplumun denetim kurma çabası, ailenin ve toplumun düzenini korumak için gelenek ve töre adına kadınların canlarını alıyor. Ülkemizde töre ve namus cinayetleri dâhil, 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2013 yılında 237’ye yükseldi. Son on iki yılda öldürülen kadın sayısı 1.180’e ulaştı. 2014 yılının ilk dört ayında ise, 76 kadın öldürüldü. Eğer devlet gerekli önlemleri almaz, toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirici önlemleri almaz ise, kadınlar öldürülmeye devam edecek gibi görünmekte…



* Prof.Dr., Suleyman Demirel Uni., Fen Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl.