Benim gibi çok kardeşle büyüyen insanlar, ailenin tek çocuğu olan kişilere çoğu kez, kısmen acıyarak bakarlar. Zamanın değişen ruhunda ne yazık ki çok çocuklu ailelere belli bölgeler ve belli sosyo-ekonomik duruma sahip aileler dışında rastlamak pek mümkün değil.
Benim gibi çok kardeşle büyüyen insanlar, ailenin tek çocuğu olan kişilere çoğu kez, kısmen acıyarak bakarlar. Zamanın değişen ruhunda ne yazık ki çok çocuklu ailelere belli bölgeler ve belli sosyo-ekonomik duruma sahip aileler dışında rastlamak pek mümkün değil. Aileler ve yakın çevre, tek çocuklu ailelere her zaman, “Ama çocuğa bir kardeş yapın. Böyle tek çocuk olmaz. İlerde hayatta yalnız kalır siz bu dünyadan göçünce…” şeklinde sürekli telkinde bulunurlar. Hayat şartlarının giderek daha ağırlaşmaya başlaması ve tüketim toplumunun getirdiği pek çok olumsuz nedenlerden dolayı aileler, ama özellikle anneler ikinci çocuğu pek istemiyor. Öyle ya, bizim çocukluğumuzda az bir şeyle mutlu olan çocuklar yerine, pek çok şeye sahip olduğu halde daha fazlasını isteyen ve sürekli mutsuz olan bir yeni kuşak ve çocukluk var. Bu kuşaktan çocuk örneklerine çevrenizde bolca rastlayabilirsiniz.
Hele bir de parçalanmış ailelerde durum daha da karmaşık ve üzücü bir hal alıyor. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almaya başlaması ve lakin erkeklerin bu yeni duruma pek adapte olamaması başta olmak üzere, pek çok nedenden dolayı boşanma oranlarının son yıllarda artmasıyla birlikte bekar anneler ve bekar annelerle yaşayan yalnız çocuk sayısında önemli bir artışı gözlemlemek mümkün. Eşler ayrıldıktan sonra çocuklar istisnai durumların dışında daha çok annelerle kalıyor. Babaların pek çoğu sadece hafta sonu bir, nadiren, iki gün çocuklarıyla görüşür. Hafta sonu herhangi bir AVM’ye gittiğinizde, kah görev yerine getirir gibi zoraki orada olduğu aşikar olan, kah özlem gidermeye çalışan yalnız babaları görürsünüz. Şayet baba evlendiyse bu durum bazen daha da karmaşık hale gelir ve baba yeni eşi ile çocuğu arasında sıkışıp kalır ve zor zamanlar geçirir. Ki bu zaten ayrı bir yazının konusudur.
Bu trajik olayın çocuk boyutu ise biraz daha karmaşık bir hal alır. Bu süreçte ayrılık kararını söyleme görevi en zor görünen olay gibidir. Ve bu zor görevi yine çoğu kez olduğu gibi ayrılma kararını veren tarafın üstlenmesi beklenir. Yukarda ifade etmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı da bu kararı veren, istisnaların dışında daha çok anne olduğu için anneye düşer bu görev. Babanın çocuğu hangi sıklıkta göreceği, nafaka, harçlık, okul masrafları, bazı özel günlerdeki ihtiyaçları, vs. gibi ikinci ve sonraki zor süreçler de bundan sonra başlar O günlere dek bir evi olan çocuğun artık iki evi vardır. Babanın kendine ait bir evde yalnız olması, babanın anne-babasıyla yaşaması veya babanın yeni bir kadınla evlenmiş ya da birlikte yaşıyor olması durumlarının her biri bu yeni süreçte çocuğun farklı etkilenmelere ve çok farklı davranış ve duygular içinde olmasını beraberinde getiren önemli olaylardır. Her bir farklı durum çocuğun yaşam biçiminde ve o süreçlerdeki yaşına paralel olarak karakterinde temel özelliklerin oluşumunda önemli bir yer tutar. Ancak parçalanmış ailelerde tek çocuk olmanın kısmen beni hüzünlendirdiğini söyleyebilirim. Kardeşin ve babanın olmadığı, anneyle baş başa bir yaşamdadır artık çocuk. Hele ki biraz da sosyalleşme konusunda zayıfsa, ortaya çıkan tablo hiç de iç açıcı değildir. Bu durumda çoğu kez, bizim çok uzun yıllar yüzünü görmediğimiz psikiyatristler devreye girer. Kim bilir belki de boşanmaların bunca arttığı son yıllarda bu olaydan tek kazançlı çıkan taraf onlardır.
Sağlık ve sevgiyle kalın.