Bu yalanlar, artan bütçe açığının gerçek nedenini bizden gizlemek için söyleniyor. Bütçe açığındaki artışın gerçek nedeni, Nisan’dan bu yana daha da artan askeri harcamalar, silah harcamaları.
Bu yalanlar, artan bütçe açığının gerçek nedenini bizden gizlemek için söyleniyor. Bütçe açığındaki artışın gerçek nedeni, Nisan’dan bu yana daha da artan askeri harcamalar, silah harcamaları. PKK ile mücadelede son bir yılda, her iki taraftan toplam bine yakın genç insanı toprağa vermekle kalmadık, binlerce gencimiz sakat kaldı. Son bir yılda, su gibi silah ve savaş harcaması yapıldı. Haberlerde duya duya adını bellediğimiz “Kirpi” adlı zırhlı araçlar, bomba atmak için kalkan helikopterler, savaş uçakları su gibi benzin harcıyor. Atılan her bomba, kullanılan her silah ve mermi için devlet bütçesinden büyük paralar harcanıyor.
Örneklemek için birkaç sayı vereyim. Sadece Temmuz (2012) ayında silah ve mühimmat için 286.6 milyon, Ağustos ayında 197.8 milyon Türk Lirası harcanmış. İki ayda Gizli Hizmet Giderleri adı altında savaş için 156.5 milyon, yıl başından bu yana ise 587.7 milyon Türk Lirası harcanmış. Gerçek harcamaların bunlardan daha yüksek olduğunu söylemeye gerek yok, çünkü savunma harcamalarının gerçek büyüklüğü, bu ülkede sürekli “devlet sırrı” olarak gizlenir. Bırakın parlamentoyu, Sayıştay bile gerçek bir denetim yapamaz. Dünya çapında yapılan karşılaştırmalı araştırmalara göre, Türkiye, silah harcamalarının genel bütçeye oranında, K. Kore ve Meksika’dan sonra dünya üçüncüsü.
Peki, silah ve savaş harcamasındaki, bütçe açığını yükselten bu artışa elimiz mahkum mu? Elbette değil. Yıllardır hükümetler, milliyetçi, militarist “erkek” siyaset kurumu, eşitlik ve temel hakların tanınması temelinde Kürt sorununu çözerek, PKK şiddetini sonlandırmak için yeterince kararlı ve ısrarlı olmadığı, militarist yöntemlere bel bağladığı için insanlarımızı ve bütçemizi bol keseden harcamaya devam ediyoruz. Seçimlerden bu yana, AKP hükümeti, Kürt ve PKK sorunun çözümünde şiddetsiz çözüm arayışını terk edip, güvenlikçi, militarist politikaları temel aldığı için, savaş- silah harcamaları ve bütçe açığı hızla arttı. Bu açığı kapatmak için halkın üzerine yeni zam bombaları düşmeye başladı. Böyle giderse üstümüze yeni zam bombaları düşmeye devam edecek. Kısacası son zamlar, Kürt sorununun çözümünde uygulanmakta olan yanlış politikaların sonucudur.
Yeni zamların, ailenin iki yakasını bir arada tutmak için çabalayan kadınların yaşamını en çok etkileyeceğini söylemeye gerek yok. Hepimiz zamlara karşıyız. Ama hepimiz, Kürt sorununun çözümünde militarist yöntemlere bel bağlanmasına karşı değiliz, ne yazık ki. Erkek egemen kültür ve ideolojinin ürünü olan milliyetçi, intikamcı duyguların etkisinde kalıyoruz. Kürt sorununun eşitlik ve demokratik haklar temelinde çözülerek, PKK şiddetinin görüşmelerle sonlandırılmasına karşı tutum alabiliyoruz. Oysa zamlar, tam da bizlerin bir bölümünün de desteklediği bu çözümsüzlük politikasının, kullanılan militarist yöntemlerin kaçınılmaz sonucu. Zamların nedeni olan bu politikalara karşı çıkmadan, zamları engellemek mümkün değil.
Kadınlar, kadın örgütleri olarak son zamlara, hükümetçe bizden gizlenmeye çalışılan gerçek nedenini bilerek ve göstererek karşı çıkarsak en azından yenilerini engelleyebiliriz. Üstelik, çözümsüzlüğü kanıtlanmış militarist politikaları hararetle savunurken, zamlara karşı olduğunu söyleyen politika cambazlarının da ipliğini pazara çıkarabiliriz. “Yetti artık, zam yapmayın, Kürt sorununu çözün!”, “Zam yapmayın, görüşün!” diyebilirsek, kadınların artık kül yutmadığını, zamlar kadar, gerçek nedenlerine de karşı olduğunu gösterebiliriz…