Rakamların uğursuzluğuna inanmam. Ama, 13 Aralık… Hayatımın en kötü günüydü…Annemi kaybettim.
Rakamların uğursuzluğuna inanmam. Ama, 13 Aralık… Hayatımın en kötü günüydü…Annemi kaybettim. Genç yaşta kaybettiğim pek çok arkadaşımı düşündüğümde, çok fazla üzülmemin onlara haksızlık olacağını düşünsem de, sadece yüreğimin değil tüm bedenimin acıyla dolduğu o gün…O gün başsağlığına gelen bir arkadaşımın bana sarılarak “annesizler kulübüne hoş geldin..” deyişi sanırım taziye ziyaretine gelenlerin içinde beni en çok etkileyen sözlerden biriydi. Diğer anlamlı bir taziye dileği de “Allah bu acınızı unutturacak acı vermesin..” idi…O acı içinde ve o an çok anlamlı gelmese de aslında ne kadar önemli bir dilek olduğunu anlamak zor değildi…
Evet artık annem yok…Kendimi toparlayıp da birkaç satır yazamam gibi geldiği o günlerde Kazete’den gelen Ocak ayı yazı talebi üzerine çok düşündüm. Ve sanki aklımı başıma toplayıp yazamam gibi geldi. Ve Kazete’ye yazmaya başlamamın üzerinden geçen yaklaşık 14 yıldır hiç aksatmadığım halde, nedense bu kez durumun farklı olduğunu ve yazamayacağımı düşündüm. Ancak bunu yapmaktansa, yani yazı yazmamaktansa duygularımı buradan paylaşmamın daha doğru olacağını düşündüm.
Herkesin annesi değerlidir. Herkes sever annesini. Ve herkesin annesi çok özeldir kuşkusuz. Ancak sanki bana göre annem dünyadaki annelerin en değerlisi, en özeli, en güzeli, en neşelisi ve en bilgesi idi. Hayatta iken de değerini biliyor olmamın verdiği gönül rahatlığı ile yazıyorum bu satırları. Bu duygularımı hep paylaştım annemle ve hep en iyi şekilde göstermeye çalıştım tüm duygu ve düşüncelerimi. Çünkü biliyordum bu kaçınılmaz sonu.Çünkü biliyordum ki yaşarken gösteremediğim sevgim, duygu ve düşüncelerim O’nu kaybettikten sonra hep içime dert olacaktı. Ama anladım ki, ne olursa olsun, hayattayken ne kadar sevginizi gösterirseniz gösterin hep daha fazla zaman geçirme ve O’na dokunma, O’nu sevme ve O’nunla sohbet etme isteği ve özlemi hep olacaktı. Bugün bu çok sevdiğim işe ve bu güzel yaşama sahipsem bunu büyük oranda anneme borçluyum. Annem hayattayken de hep teşekkür ettim ve hep minnet duydum O’na. Hiç okul yüzü görmeyen, ama yüreği ve beynindeki aydınlıkla evlatlarına ve tüm çevresine bir bilge yaklaşımıyla hep aydınlık ve güzel yollar gösteren kadın…Günümüzde pek çok üniversite mezununun bile sahip olmadığı o yüksek öngörüsüyle herkese hep iyilik ve güzellik öğretti. Ama bunu öğretirken de son derece tatlı bir güler yüz ve mütevazilikle herkese hep örnek oldu.
Yüreğindeki merhamet, hoşgörü ve yüksek empati gücü ile sadece ülkemizde değil, dünyadaki insanların büyük bir çoğunluğunun örnek alması gerektiğini söylemem inanın abartı değil. Bu sadece benim değil, annemle tanışan ve O’nunla biraz zaman geçiren herkesin fikri.
Geride bıraktığı yaşam, evlatlar, insanlar ve anılar hep bizimle olacak ve hep bize ışık tutacak. Ve ben şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da hep O’na layık bir evlat olmaya çalışacağım. Işıklar içinde uyu anacım.
Herkese sağlık ve mutluluk dolu bir yıl diliyorum.
* Prof.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi