Derler ya büyüklerimiz …”Allah muhtaç da etmesin, eksikliğini de göstermesin…” Evet, doğru tahmin ettiniz…Hastanelerden söz ediyorum. Ne yazık ki, hepimiz hayatımızda ya kendimiz ya da bir yakınımız nedeniyle hastanelerde zaman geçirmişizdir.
Derler ya büyüklerimiz …”Allah muhtaç da etmesin, eksikliğini de göstermesin…” Evet, doğru tahmin ettiniz…Hastanelerden söz ediyorum. Ne yazık ki, hepimiz hayatımızda ya kendimiz ya da bir yakınımız nedeniyle hastanelerde zaman geçirmişizdir. Hatta bazılarına göre askerlik anıları gibi hastane anılarını da biriktirenler vardır. Hele bir de siz ya dabir yakınınız birkaç günden fazla yatılı iseniz, üstelik biraz da duygusalsanız inanılmaz insan öyküleri çıkar hastanelerden. Bu insan öyküleri çoğu kez hüzünlüdür. Bazen de gerçek hayatın kendisi gibi normal dramlar görürsünüz. Ama bazen gerçekten insanlara ibretlik trajik öykülerle karşılaşırsınız. Yaklaşık 20 gündür hastanede yatan bir yakınım nedeniyle çok sık hastane odalarındayız. Çok şükür şimdilik çok ciddi değil, ama bekleyiş sürüyor.
Yakınımın yattığı odaya gelen hizmetli kadın ilk bakışta sıradan bir kadın gibi görünüyordu. Karşısındaki insanda, yaşama çok bağlı gibi bir izlenim bıraksa da, bakışlarındaki o derin hüznü görmek, bizim gibi insan/kadın konularında duyarlı insanlar için çok zor değildi. Yatak çarşaflarını değiştirirken yapılan bir espriden sonra bizi birden kendine yakın buldu ve çok sık yaptığı bir şey olmasa da kısaca yaşam öyküsünü anlattı ayak üstü.
Bu köşenin okurları bilirler. Birkaç yıldır sadece gerçek yaşamdan kadın öyküleri anlatıyorum. Ve bu öykülerde bazen rahatını bozmamak için olmadık baskı ve mutsuzluklara katlanan kadınlar yer alıyor, ama daha çok da onurları için inanılmaz yaşam mücadelesi veren kadınların öyküleri yer alıyor. Bu kadının öyküsü de ikinci türe giren ve erkeğe, aileye, geleneklere, baskılara karşı verilen muhteşem bir mücadele veren bir kadının yaşamı.
45 yaşındaki kahramanımızın üniversiteye giden bir kızı var, onunla birlikte yaşıyor. Hastanede işe başlayalı altı ay olmuş. Ekonomik sıkıntılar yaşasa da İzmir’e gelmekten, çalışmaktan ve kızıyla kurduğu iki kişilik yaşamdan son derce mutlu. Her şeye rağmen hayatını seviyor.Eşi ile evlendiğinde henüz 17 yaşında imiş. 18 yaşında da kızını kucaklamış. Anlaşarak ve severek evlendiği eşi ile mutlu geçen ilk birkaç yılın ardından kocasının çapkınlıkları başlamış.
Önceleri kadınca sezgileri ile kuşkulansa da, klasik bir tavırla adam inkardan gelmiş. Ancak bir süre sonra bir gün kadın gittiği yerden biraz erken gelince daha bir gece önce gece eşiyle yattığı yatakta, her ikisinin de iyi tanıdığı bir evli kadınla yakalamış. O zaman üç yaşında olan kızını ve özel eşyalarını toplayarak annesine gitmiş ve birkaç ay içinde boşanmış.5.5 yıl Adana’da annesinin yanında yaşadıktan sonra İzmir’de üniversitede okuyan kızının yanına gelmiş. İş aramış ve şansı da yardım etmiş ki, birkaç ay içinde de şu an çalışmakta olduğu işi bulmuş. İşini severek yapıyor. Zira bu işin kendisi ve kızı için çok önemli olduğunun farkında. Ana-kız yeni yaşamlarında çok mutlular. Bu günlerde çalıştığı işyerine yakın daha düzgün bir eve taşınma telaşındalar. Eşi şimdi ne mi yapıyor? Kahramanımızın tarafından yatakta yakaladığı kadın, daha sonra bir başka erkekle olmuş ve adam bu kez O’nu yatakta yakalamış. Adam şimdi bir başka kadınla evli. Kahramanımızın deyimiyle de “iyi ki evli …”
Sağlık ve sevgiyle kalın…