Bu köşenin okurları bilirler. Ben siyasetle ilgili pek yazmam.


 



Bu köşenin okurları bilirler. Ben siyasetle ilgili pek yazmam. Bu köşenin konularını medyadaki kadın halleri ve son yılarda daha çok da gerçek kadın öyküleri oluşturur.  Ancak yıllardır Fakültede bu dersleri veren bir akademisyen olarak bu kez de yazmazsam kendime, kadınlara ve bu dersi verdiğim öğrencilerime haksızlık etmiş olacağıma inandığım için bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmam gerektiğini düşündüm.



29 Mart 2015 Pazar akşamı bu köşeye yazmak için oturduğumda içimde büyük bir kırıklık ve üzüntü vardı. Zira CHP ön seçim sonuçları açıklanmaya başlamıştı. Ve sonuçlar % 80 belli idi. Bildiğiniz üzere CHP, seçime girecek milletvekillerini belirlemek üzere önseçime gitmişti. İkinci bölgeden oy kullanarak katıldığım önseçimde yaklaşık 80 aday adayı vardı. Ve kadın aday adayı sayısı hiç de az değildi. Yani kadınlarımız gereken girişimciliği ve cesareti gösterip, onca masraflar ederek pek çok risk alarak bu seçime dahilolmuşlardı. İkametgahımın bulunduğu Foça’da geçen hafta Pazar günü CHP Foça ilçe örgütü tarafından aday adaylarının tanıtım günü düzenlenmişti. Adayların bir kısmı gelmemiş, gelenler deelinden gelen çabayı göstermişti. Ama her yerde ve her zaman olduğu gibi erkek ya da kadın, bazı adaylar daha fazla çaba içindeydiler. Heyecanlı ve koşuşturmalı bir gündü yani.Aynen bazı erkeklerde olduğu gibi bazı kadınlarda da daha fazla çaba vardı. Yaş ve eğitim durumlarına göre bakıldığında ise erkek aday adayları arasında az da olsa üniversite eğitimi almayanlar vardı. Ama kadın adayların içinde neredeyse hiç yoktu. Kadın aday adayların hemen hepsi, üniversite eğitimi almış, mesleğinde kendini kanıtlamış, akıllı ve cesur kadınlardı. Öyle ya zaten erkek egemen bir toplumda böylesi bir arenaya atılmak bile tek başına bunu kanıtlamaya yetmez miydi?



Öte yandan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kadın adaylara şans tanınması için bilhassa rica etmişti.  Ancak ne var ki, ne Genel Başkanın ricası ne de kadın aday adaylarının eğitimli ve birikimli CV’leri uzun yılların getirdiği kemikleşmiş  zihniyet kalıplarını kırmaya yetmemişti. Konuya hem genel zihniyet açısından bakmak gerekti, ama yanı sıra da Türkiye’deki en demokrat kent olmakla övünen ve kadın dostu olarak da ifade edilen bir kentte olmamız nedeniyle olayın vehameti ve trajedisi daha da önem kazanıyordu. Gerçekten de sadece kadınlar için değil, toplumun ileri taşınmasında her iki cinsin birlikte olması gerektiğine inanan sağ duyu sahibi erkekler için de durum İzmir için tam bir yüz karası durumdan ibaretti. İşin başka bir trajik boyutu da, adayları belirleyen oyları kullanan kadınların da çoğunluğunun erkek aday adaylarına oy vermeleriydi. Bence bu olay,  kentimizde bulunan Kadın Sorunlarını Araştırma Merkezlerinin mercek altına alması gereken bir durumdur.Acilen çok geniş kapsamlı bir araştırma yapılmalı ve sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Çıkacak olan sonuçlar önünde herkes şapkayı önüne alıp düşünmelidir. Şayet sorun kadın aday adaylarının daha fazla donanımlı olmaları ya da daha fazla cesur olmaları gerektiği ise de, bir dahaki seçimde ona göre tavır geliştirilmelidir. Yok sorun başka yerde ise yine bu konuda acilen çözüme dönük çalışma stratejisi geliştirilmelidir. Kadınların ikinci plana atıldığı ülkeleri görüyoruz.



Yoksa İzmir Kadınları sadece adına şiirler şarkılar yazılan kadınlar olarak mı kalacak? Bu makus talihi yenmenin bir yolu olmalı.



Sağlık ve sevgiyle kalın.