Başlıktan da anlaşılacağı gibi bu sayıda, 1960’lı yılların ortalarında başlayıp onlarca yıl devam eden, Türkiye’nin pek çok yerinde, pek çok genç kızın yaşadığı bir yaşam öyküsü var. Türkiye’den Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine ülkemizden gerçekleşen emek gücü göçü ve bu göçle birlikte değişen pek çok hayatlardan sadece biri O’nun hikayesi.
Başlıktan da
anlaşılacağı gibi bu sayıda, 1960’lı yılların ortalarında başlayıp onlarca yıl
devam eden, Türkiye’nin pek çok yerinde, pek çok genç kızın yaşadığı bir yaşam
öyküsü var. Türkiye’den Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine
ülkemizden gerçekleşen emek gücü göçü ve bu göçle birlikte değişen pek çok
hayatlardan sadece biri O’nun hikayesi. Yaşı uygun olanların da çok iyi
bileceği gibi o yıllarda insanlar akın akın Almanya’ya işçi olarak
gidiyordu. Erkekler, kadınlar,
İstanbul’da kurulan emek pazarlarında Alman ve/veya Türk hükümetinin
görevlendirdiği, kişiler tarafından gerekli sağlık kontrollerinden geçiriliyor
ve sağlam olanları seçilip, işçi olmaya hak kazanıyorlardı! Hatta bu sağlık
kontrolleri sırasında pek çok genç insanın orada çalışırken diş sorunu çıkmasın
diye en ufak bir çürüğü bile olsa tamamı sökülüp komple takma diş takılıyordu.
İnanılmaz bir trajedi idi başlı başına yani.
anlaşılacağı gibi bu sayıda, 1960’lı yılların ortalarında başlayıp onlarca yıl
devam eden, Türkiye’nin pek çok yerinde, pek çok genç kızın yaşadığı bir yaşam
öyküsü var. Türkiye’den Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine
ülkemizden gerçekleşen emek gücü göçü ve bu göçle birlikte değişen pek çok
hayatlardan sadece biri O’nun hikayesi. Yaşı uygun olanların da çok iyi
bileceği gibi o yıllarda insanlar akın akın Almanya’ya işçi olarak
gidiyordu. Erkekler, kadınlar,
İstanbul’da kurulan emek pazarlarında Alman ve/veya Türk hükümetinin
görevlendirdiği, kişiler tarafından gerekli sağlık kontrollerinden geçiriliyor
ve sağlam olanları seçilip, işçi olmaya hak kazanıyorlardı! Hatta bu sağlık
kontrolleri sırasında pek çok genç insanın orada çalışırken diş sorunu çıkmasın
diye en ufak bir çürüğü bile olsa tamamı sökülüp komple takma diş takılıyordu.
İnanılmaz bir trajedi idi başlı başına yani.
Erkek ve kadınlar dedik
ama gidenlerin büyük bir çoğunluğunu bekar erkekler oluşturuyordu. Bekar
erkeklerin aileleri ise oğulları orada bir yabancı kıza vurulmasın diye acele
tarafından burada bir kız beğeniyorlar ve izine gelen oğullarına gösterip hemen bir söz-nişan yapıyorlardır. Hatta
küçük yerlerde her iki aile de işi garantiye almak için hemen nikah yapıyor ve
ertesi yaz düğün yapıyordu. Zira erkek tarafı oğullarının orada bir yabancıya
kapılmasından endişe ediyor, kız tarafı da kırsalda uzun nişanlı kalmak pek hoş
karşılanmadığı için ve muhtemel dedikoduların önüne geçmek için hemen nikah
yapmayı uygun buluyordu.
ama gidenlerin büyük bir çoğunluğunu bekar erkekler oluşturuyordu. Bekar
erkeklerin aileleri ise oğulları orada bir yabancı kıza vurulmasın diye acele
tarafından burada bir kız beğeniyorlar ve izine gelen oğullarına gösterip hemen bir söz-nişan yapıyorlardır. Hatta
küçük yerlerde her iki aile de işi garantiye almak için hemen nikah yapıyor ve
ertesi yaz düğün yapıyordu. Zira erkek tarafı oğullarının orada bir yabancıya
kapılmasından endişe ediyor, kız tarafı da kırsalda uzun nişanlı kalmak pek hoş
karşılanmadığı için ve muhtemel dedikoduların önüne geçmek için hemen nikah
yapmayı uygun buluyordu.
Muhtemelen o yıllarda
bu tarz yaşam öykülerine tanıklık yapan yüzlerce okurumuz vardır. O da bu
kafilenin içinde yer alan bir genç kızdı. 1960’lı yılların ortalarında liseyi
yeni bitirmişti. Çok akıllı ve çok çalışkan bir kızdı. Okulu da dereceyle
bitirmişti. Ve her başarılı genç kız gibi üniversiteye gitmek istiyordu. Ancak
3 kızı olan ailenin bu tür öykülerde tanık olunduğu gibi maddi durumu pek iyi
değildi. Dolayısıyla kızlarını üniversiteye göndermek gibi bir olanakları
yoktu. Genç kızın tüm direnmeleri bir sonuç vermemiş ve aile kesinlikle
üniversite sınavlarına girmesine bile izin vermemişti.
bu tarz yaşam öykülerine tanıklık yapan yüzlerce okurumuz vardır. O da bu
kafilenin içinde yer alan bir genç kızdı. 1960’lı yılların ortalarında liseyi
yeni bitirmişti. Çok akıllı ve çok çalışkan bir kızdı. Okulu da dereceyle
bitirmişti. Ve her başarılı genç kız gibi üniversiteye gitmek istiyordu. Ancak
3 kızı olan ailenin bu tür öykülerde tanık olunduğu gibi maddi durumu pek iyi
değildi. Dolayısıyla kızlarını üniversiteye göndermek gibi bir olanakları
yoktu. Genç kızın tüm direnmeleri bir sonuç vermemiş ve aile kesinlikle
üniversite sınavlarına girmesine bile izin vermemişti.
Kız esmer güzeli, güler
yüzlü ve çok becerikliydi. O nedenle çok
isteyen oluyordu. Zaten bilindiği gibi o yıllarda özellikle kırsal yerlerde kız
daha orta ikiye giderken bile görücüler gelmeye başlardı. Liseyi bitirdiği yaz gelen görücülerden biri
de Almanya’da işçi olarak çalışan bir delikanlı idi. Kızın gönlü hala okumakta
olduğu için her gelen görücüye hayır diyordu. Ancak gelen bu Alamancı! Genç,
durumu değiştirmişti. Zira ailesi ne yapıp edip “Bak hayatın kurtulur, bize de
maddi yardımın olur..” diyerek kıza psikolojik baslı yapmışlardı. Ve dayanamayan
kız kabul etmek zorunda kalmıştı. 18 yaşında, sadece birkaç kez gördüğü bir
adamla, bilmediği bir ülkede idi. Genç adam iyi bir insandı ama çok kaba saba
idi ve kızın mutlu olması mümkün değildi. Ne var ki ne aile geleneklerinde
ayrılmak vardı, ne de O’nda yaşadığı ülkenin kurallarına güvenerek de olsa
ayrılma cesareti. Nitekim ilk acemilikle dünyaya gelen ilk evladından sonra
tekrar doğurmaya cesaret edememişti. Kendisi de yarı zamanlı birkaç işte
çalışmıştı, ama eşi emekliliğini kazanır kazanmaz Türkiye’ye geri dönmüşlerdi. Yani
kendine ait bir emekli maaşı bile yoktu. Döndükten sonra da kaderi benzer bir
çizgide devam etmişti. Önce yıllarca kayınvalidesine bakmış, O’nu kaybettikten
bir süre sonra da diğer kardeşlerinin durumları uygun olmadığı için! Annesine
de O bakmıştı. Anneyi de kaybettikten sonra çile devam etmiş ve eşinden ayrılan
oğluyla uğraşmış ve torun bakmıştı.
yüzlü ve çok becerikliydi. O nedenle çok
isteyen oluyordu. Zaten bilindiği gibi o yıllarda özellikle kırsal yerlerde kız
daha orta ikiye giderken bile görücüler gelmeye başlardı. Liseyi bitirdiği yaz gelen görücülerden biri
de Almanya’da işçi olarak çalışan bir delikanlı idi. Kızın gönlü hala okumakta
olduğu için her gelen görücüye hayır diyordu. Ancak gelen bu Alamancı! Genç,
durumu değiştirmişti. Zira ailesi ne yapıp edip “Bak hayatın kurtulur, bize de
maddi yardımın olur..” diyerek kıza psikolojik baslı yapmışlardı. Ve dayanamayan
kız kabul etmek zorunda kalmıştı. 18 yaşında, sadece birkaç kez gördüğü bir
adamla, bilmediği bir ülkede idi. Genç adam iyi bir insandı ama çok kaba saba
idi ve kızın mutlu olması mümkün değildi. Ne var ki ne aile geleneklerinde
ayrılmak vardı, ne de O’nda yaşadığı ülkenin kurallarına güvenerek de olsa
ayrılma cesareti. Nitekim ilk acemilikle dünyaya gelen ilk evladından sonra
tekrar doğurmaya cesaret edememişti. Kendisi de yarı zamanlı birkaç işte
çalışmıştı, ama eşi emekliliğini kazanır kazanmaz Türkiye’ye geri dönmüşlerdi. Yani
kendine ait bir emekli maaşı bile yoktu. Döndükten sonra da kaderi benzer bir
çizgide devam etmişti. Önce yıllarca kayınvalidesine bakmış, O’nu kaybettikten
bir süre sonra da diğer kardeşlerinin durumları uygun olmadığı için! Annesine
de O bakmıştı. Anneyi de kaybettikten sonra çile devam etmiş ve eşinden ayrılan
oğluyla uğraşmış ve torun bakmıştı.
Geçtiğimiz haftalarda
amansız hastalığa yakalandığını ve durumunun pek iyi olmadığını öğrenince
uzaklardan da olsa bu yazıyla O’na bir selam göndermek ve
saygı duruşunda bulunmak istedim.
amansız hastalığa yakalandığını ve durumunun pek iyi olmadığını öğrenince
uzaklardan da olsa bu yazıyla O’na bir selam göndermek ve
saygı duruşunda bulunmak istedim.
Sağlık ve sevgiyle
kalın.
kalın.