Bu yazımızda sizlere İzmir’de yayınlanan bir dergiyi tanıtmak istiyorum. Fakülteden yıllar önce emekli olan bir memur hanım geçtiğimiz haftalarda okuldaki odama ziyarete geldi.
Bu yazımızda sizlere İzmir’de yayınlanan bir dergiyi tanıtmak istiyorum. Fakülteden yıllar önce emekli olan bir memur hanım geçtiğimiz haftalarda okuldaki odama ziyarete geldi.
Elinde minik bir bez çanta vardı. İçinde de iki kitap ve birkaç dergi. Hanım, yıllar önce emekli olmuştu bizden, ama yıllar geçmesine rağmen O’nunla ilgili aklımda kalan bir kare hep aynıydı. Çok konuşmayan, ama konuştuğunda da cümleleri, sözcükleri itinayla seçen, sakin ve güler yüzlü, dingin bir insandı. Ben ve arkadaşlarım O’nun diğer memurlardan farklı olduğunu hissederdik. Getirdiği torbayı bıraktı ve bir ara inceleyip ilgilenirsem memnun olacağını söyledi ve odadan çıktı. Ben de o anda çok yoğun olduğum için aldığım torbaya hiç bakmadan evdeki çalışma masamın üzerine bıraktım. Elimdeki dönem sonu ödevleri biter bitmez de büyük bir heyecanla açtım. Okulda fazla incelemeden şöyle bir göz atıp bıraktığım, iki kitap ve 7 dergi vardı. Kitabın biri İzmirli kadın yazarların yaptığı “İzmirli Kadın Yazarlar Çalıştayı” sonrası yayınlanan bir kitaptı. Kitap,çalıştaya katılan katılımcıların İzmir, kadın yazarlar ve İzmirli kadın yazarlara dair toplantıda yapılan konuşmaları aktarıyordu. Bir de pek çok İzmirli şair ve öykü yazarının yapıtları yer alıyordu. O anda hissettiğim duyguyu buradan aktarmam çok zor. Bir yandan bu kadar çok kadın yazar ve şair olduğuna sevindive üstelik bunların hepsinin İzmirli olması inanılmaz derecede bana gurur verdi. Ama bu sevinç ve gururun yanısıra biraz da utanç duymadım dersem yalan olur. Yazar ve şairlerden tanıdığım insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bir kez daha erkek egemen anlayışın bu camiada da varlığını anladım öte yandan. İkinci kitap, “Söz KESMEK, Kına YAKMAK, Nikah KIYMAK” isimli pek çok kadın yazarın öykülerinin yer aldığı kitap idi. Vurgu gerçekten çok çarpıcıydı. Kitabın başlığı, adeta son yıllarda giderek artan kadına yönelik şiddetin nedenini açıklar da gibiydi. Şiddetin eril dili, kadının anne evinden çıkıp koca evine gidinceye kadarki süreçte yer alan ritüellere verilen adlarda gizliydi adeta.
F DERGİ adını taşıyan dergi ise 2012 yılının sonbaharında yayın hayatına başlamıştı. Her mevsim bir dergi yayınlanmış ve her bir dergide bir konu dosya olarak ele alınmıştı. Bir avuç kadın tarafından, bu erkek egemen yayın dünyasında inatla ve özveriyle yayınlanmaya devam ediyordu. Aslında bilinen nedenlerden dolayı yeterince tanıtımı yapılamayan dergi, bu alandaki çok büyük bir boşluğu dolduruyor. Bazı dosya konularını saydığımızda içinde yaşadığımız bu günlerde derginin neden yeterince tanıtımı ve dağıtımının yapılamadığının nedenini özetler gibi. “Özne ve nesne olarak edebiyatta kadın”, Leyla Erbil’in konuk yazar olarak katıldığı “Şidddet”, EmmaGoldman’ın konuk yazar olarak katkı koyduğu “Nasıl bir barış istiyoruz”, “Nasıl direniyoruz?”, Belleğimizdeki kadınlardan biri olan Fatma Aliye’nin de anlatıldığı “Mhfzkrlk”, ve “Mahremiyet”. Dosya konularının her biri eni konu ele alınmış ve feminist bakış açısıyla uzun uzadıya irdelenmişti. Erkek egemen bir toplum olma özelliğimiz hep vardı. Ancak yaşadığımız bu günlerde elini, dilini ve gözünü kadının bedeninden ayırmayan, siyasal düşüncelerinin temel noktalarından birinin de kadının daha fazla eve kapatılması inancını taşıyan ve bunu aldığı her kararla gün yüzüne çıkaran bir iktidar döneminde dosya konularının ne denli önemli olduğu açık. Ve bu yönüyle de daha fazla duyarlılığı, ilgiyi ve yardımı hak ettiğini de söylemek gerek. F DERGİ hepinizin ilgisini bekliyor. Sağlık ve sevgiyle kalın.
* Prof.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo ve sinema bölümü