Duygulardan doğan düşünceler
Düşüncelerden doğan sanrılar
Sanrıları doğuran korkular
Korkulara kör olmuş benlikler
Zamanın içinde kaybolmuş
Aslında hiç bir zaman
Zaman zaman içinde değilmiş
Zamanın zamansızlığında
Birbirinden kopmuş
Benlikle ve bedenler
Zamanda asılı kalmış
Geçmişi yazmak, ilginç bir tecrübe çünkü o zamanları yaşayan ben ile şu anda bunları yazan ben arasında ki uçurum öylesine büyük ki… O zaman hissettiklerime bugünden bakınca duygularımın, düşüncelerimin, yorumlarımın algılarımın ne kadar değiştiğini görüyorum. İstesek de istemesek de geçmiş bizimle değişiyor…
Yaşadığım Galler'in ticaret ve kültür merkezi Cardiff; aslında benim içimdeki büyük parçalanmanın ilk başladığı yer. Bu parçalanmayı “Y BRAİN/KARGALAR” oyunumda apaçık yazmıştım ama o zamanlar bu parçalanmanın daha ilk evresinde olduğumun hiç farkında değildim. Sanıyordum ki o oyundan sonra artık bütünleşebileceğim oysa o oyundan sonra paramparça olacağımı hiç düşünemezdim…
“Biliyor musun ölüm değil acı olan, yaşayamadığın anlar. Yaşadığını sanırken. Seninle yok olan. Kalbim ölü bir kuş kan pompalamaya çalışan. Çırpındıkça… Güçsüz, çaresiz…
Yaşam bir mezarlığa dönüşmüşse kırık kemiklerinle ve bu mezarlığı yaşam sanıyorsan, biliyor musun ölüm değil acı olan, yaşayamadığın anlar. Nefes falan almak istemiyorum.
Nisan ayında evlenirken herşeyin değişeceğine inanıyorduk, herşey düzelecekti, kocam Mayıs ayında beyin kanseri oldu. Herşey geçiyor tabii ki, kocamın beni hatırlamaması, hastayken bana uyguladığı şiddet… Bunları hatırlamak istemiyorum. Hastaneler, ameliyatlar, kemoterapiler… Öldüğünde cenazesine gidememek…
Hakkımdaki suçlamalar… Karşı karşıya kaldığım her suçlamanın içime ektiği acı tohumları… Suçlamaların zehirli sarmaşığına bulanmış ben… Suçlamalar… Keşke bu ormanın kenarında bir mezarlık olsaydı, arada gidip oturacağım”
Kargalar oyunundan okuduğunuz bu bölümü yaklaşık dört buçuk yıl önce yazmıştım. Cardiff’te yaşarken gerçekten de yakınlarda gidip oturacağım, içinde dolaşacağım bir mezarlık yoktu. Ama şimdi evim harika bir mezarlığın tam karşısında ve oturma odamın camından mezarlığın ağaçları gözüküyor. Hergün oraya bakmak, oradan geçmek, bazen mezarlığın içinde oturmak bana hep şu anın önemini hatırlatırıyor. Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, sen ne yaparsan yap bir gün hepimizin gideceği yer orası ve adımızı hatırlayan son kişi de bu dünyadan göcünce o zaman tamamen yokolacağız… O zaman bunca mücadele ve kötülük ve acı niye?...
*Yazar/ [email protected]