Kimi zaman uzaklarda olmak yazmamı, konuşmamı hatta belki de düşünme biçimimi bile etkiliyor. Kimi zaman uzaklarda olunca sözcüklere ulaşmak benim için hiç kolay olmuyor. Kimi zaman uzaklardan bakınca gözlerimi kapatıp hiç açmak istemiyorum… Kimi zaman uzaklarda olunca duygularımın  girdabında  boğulmamamak için her an kendimi kontrol etmem gerekiyor… Kimi zaman uzaklarda olunca yaşanan felakletler karşısında kala kalaveriyorum. Sözcüksüz, donmuş ve bomboş… 

Deprem olduğundan bu yana sözcüklerim benden uzaklaştı, onları yakalayamıyorum. Uzaklardan verebileceğim destek zaten çok sınırlı sonrası sessizlik… Burada kendimi kaybetmemin kimseye bir faydası olmadığını biliyorum. Galler’de tek başıma yaşayan biri olarak kendimi korumak zorunda olduğumun bilincindeyim. O zaman da elimde kalan kocaman bir sessizlik oluyor…

Uzaklarda olunca, Türkiye’de yaşanan olaylar hakkında yorum yapma hakkım olduğunu düşünmüyorum. Başkalarına ne yapmaları gerektiğini söyleme hakkını da kendimde bulmuyorum. O zaman da söylenecek pek birşey kalmıyor. Türkiye’de yaşanan bir felaketin beni burada nasıl etkilediğini yazmayı gereksiz buluyorum… Kime ne faydası olacak ki acılara acı eklemenin… Acılar büyük olduğu zaman birilerinin de o girdaba kapılmadan soğuk kanlı olması gerek miyor mu?

Gereken ve gerekmeyenler, duygular ve mantık, acılar ve umursamazlık… Ve tabii yargılar… Acılarla daha da keskinleşen yargılarımız… Uzaklarda olunca yargılamadan yaşamayı öğrenmek zorunda kaldım. Yargıların soğukluğunda donunca, susmanın önemini kavradım o nedenle de böyle zamanlarda yazmak çok ve zor geliyor bana…

Ne yazmalı, ne yazmamalı, ne söylemeli, ne söylememeli… Genelde bilgisayarın başına oturunca yazılarım kendilerinden akıp gider ama böyle zamanlarda beynim ve  elim suskun kımıldamıyor. Ne kadar zorlarsam o kadar suskunlaşıyorlar sanki…

Yaşanan büyük felaketle ilgili yazacak çok şey var ama aslında yazacak hiçbir şey yok…

Duygularım birbirine dolanan renkler gibi

Karışık bulanık ve puslu

Aklım havada asılı kalmış

Bahçeden gelen bülbülün sesi

Mutfağımın ortasında durayazmış

Güneş parlıyor dışarıda

Oysa ki odamın içi buz tutmuş

Ağır çekim nefes alıyorum

Yağmurda sığınağa koşan çocuk gibi

Koşuyorum, koşuyorum

Ama heryerim sırılsıklam: üşüyorum.

 *Yazar/ [email protected]