O’nu tanımak benim için gerçekten çok şaşırtıcı ve ilginç bir deneyimdi. Daha kendisini görmeden önce O’nu ve yaptıklarını ilk anlattıklarında kulaklarıma gelen cümlelerin doğru olup olmadığından emin olamadım.
O’nu tanımak benim için gerçekten çok şaşırtıcı ve ilginç bir deneyimdi. Daha kendisini görmeden önce O’nu ve yaptıklarını ilk anlattıklarında kulaklarıma gelen cümlelerin doğru olup olmadığından emin olamadım. Almanya’nın küçük, sevimli ve turistik bir kasabasında dört çocuklu, evli bir kadının yaşadıkları ve eşine yaşattıkları gerçekten inanılır gibi değildi.
Üstelik 40 yaşındaki bu kadının yüzüne baktığınızda gördüğünüz masumiyetten sonra duyduklarıma inanmakta ne denli güçlük çektiğim anlaşılabilirdi. Kahramanımız, ikinci kuşak Alamancıdır. Annesi babası 30’lu yaşlarında gelip yerleşirler Almanya’ya. O da burada doğar ve büyür. Anne-babası Adanalıdır ve evde Türk ulusal ve Adana bölgesel gelenekleriyle çocuklarını terbiye etmeye, disiplin kurmaya çalışırlar. Ancak ne var ki, dışarıdaki hayat çok daha renkli ve eğlenceli gelir O’na ve kardeşlerine. Ailenin tüm çocukları iki kültür arasında sıkışıp kalırlar. Evde anne babalarının tüm disiplin kurma çabaları dışarıdaki hayatın içindeki özgür ruh içinde eriyip giderler. Zaman zaman ailelerinin dedikleri gibi davransalar da, bu sadece ev ile sınırlı kalır. Derken 18 yaşına geldiğinde aile, biraz da dışarıdaki hayattan korumak adına, genç kızı bir an önce evlendirmeye karar verir ve amcaoğluyla, biraz da zorla evlendirir. İlk yıllar gençliğin de verdiği bir enerji ve biraz da erkeğin gayretiyle geçer gider.
Bu süreçte üç kız ve bir erkek evlatları olur. Ancak evliliğin on yılından sonra kadın mutsuz olduğunu fark etmeye başlar, ne var ki burnunun dibinde oturan annesi ve evdeki çocukların da etkisiyle mutsuzluğunu bastırmaya çalışır. Bu arada iş hayatı da O’nu biraz oyalar ve işten yorgun gelmesine karşın, ailesinden gördüğü alışkanlıklar devam eder ve evinin işini, çocuklarını ihmal etmez. Her ne kadar çocuklarına olan sevgisini birebir onlara gösteremese de (ki annesinden öyle görmüştür ve annesi başlı başına ayrı bir öykü konusu olacak kadar ilginç bir kadındır) annelik görevlerini yerine getirmeye çalışır. Ama bir gün, biriyle karşılaşır ve adam, O’na ne ana evinde ne de eşinden görmediği sevgiyi sunar. Muhtemelen eşiyle olan cinsel sorunlar da eklenince hayatı birden değişir. Bir yandan aşkını yaşar, ama öte yandan, en büyüğü özürlü olan oğlu ve üç kızı, özgür ve radikal kararlar almasına engel olur. Ama kendisinin gündüz, eşinin ise gece çalışması, bir ölçüde sevdiği adamla bir aşk yaşamasını kolaylaştırır. Gece eşi işteyken, çocuklarının uykusunun ağır olmasının da yardımıyla evden çıkar ve sevdiği adamla beraber olur sabaha dek. Çok mutludur, hayatında kimseden göremediği sevgiyi sunan adamla aşkı ve cinselliği doyasıya yaşar. İki yıl boyunca devam eden ilişki her yasak ilişki gibi bitmeye mahkumdur. Nitekim, bir gün kadının eşi öğrenir durumu. Ve adam Adanalı olmasına rağmen elini kana bulamaz ve eşini boşamakla yetinir.
Bu arada evli olan sevgilisi, eşini boşayamayacağını söyler. Birkaç adli olaya karıştığı için bir süre Almanya cezaevlerinde yatar ve daha sonra Alman hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderilir. Kadın bir anda hem eşinden hem sevgilisinden olur. Ancak çocuklarına çok düşkün olan ayrıldığı eş, hiç elini çekmez üstlerinden. Çok yakınlarında bir ev tutar ve ayrıldığı eşine ve çocuklarının hayatlarını kolaylaştırmaya devam eder. Kadın şimdi ne mi yapıyor? İnternetten bulduğu bir sevgilisi var kendi memleketinden. Yaz tatillerinde beraber oluyorlar ve genç adam kadının bir an önce kendisini yanına aldıracağı günleri bekliyor. Her gün telefonlaştıkları kadının tüm hayatına müdahale etmeye çalışıyor ve uzaklardan kıskanıyor.
Sağlık ve sevgiyle kalın.
* Prof.Dr., Ege Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo ve sinema bölümü