Bir ülkeye ya da bulunduğunuz ülkenin bir başka bölgesine gittiğinizde oraları tanımak için nelere bakarsınız, dikkat edersiniz? Sizi bilmem ama ben o ülkenin doğasına, tarihine, insanına, kadınına, şairlerine ve yemeklerine bakarım. Tüm bunlardır o ülkeyi ya da o bölgeyi tanımamızı ve sevmemizi etkileyen özellikler.
Bir ülkeye ya da bulunduğunuz ülkenin bir başka bölgesine gittiğinizde oraları tanımak için nelere bakarsınız, dikkat edersiniz? Sizi bilmem ama ben o ülkenin doğasına, tarihine, insanına, kadınına, şairlerine ve yemeklerine bakarım. Tüm bunlardır o ülkeyi ya da o bölgeyi tanımamızı ve sevmemizi etkileyen özellikler. Doğadır, çünkü doğadır insanı biçimlendiren, yeme içme, müzik ve giyinme kültürünü yaratan. Tarihidir, çünkü o tarihtir ki genlerimize işleyen tavır ve davranışlarımızı oya gibi işler. İnsanıdır, bunların hepsini içinde barındıran ve o insanı o bölgeyle ya da o ülkeyle özdeş kılan. Kadınıdır, çünkü kadına ve kadının yaşadıklarına, maruz kaldıklarına bakarak o ülke ya da o bölgenin ne denli yaşanılır ya da kahır dolu olduğunu anlatır bize. Şairleridir, çünkü onlar anlatır bize en içli ve dokunaklı dizeleriyle oradaki hayatı. Yemekleridir, çünkü yemek kültürüdür ki o doğa ve insan buluşmasının en muhteşem buluşmalarından birini sunar bize.
Şayet siz de benim gibi düşünüyorsanız Yaşar Seyman’ın Bilgi Yayınevi’nden çıkan “Yangın Yeriydi Yurdum” kitabını muhakkak okumalısınız. Yıllar önce KAZETE’nin düzenlediği bir panelde tanıdığım ve o anda çok farklı ve çok özel biri olduğunu anladığım bu muhteşem kadının kitabını anlatmaya çalışmak hem çok zor ve hem bir o kadar da heyecan ve onur verici. Gerçek bir İNSAN ve KADIN olmanın yanı sıra bu ülkede en zor yapılan işlerden biri olan iyi bir SENDİKACI olmak, gerçekten herkesin harcı değil. Ve Yaşar Seyman, tüm bunların hepsini çok mükemmel biçimde ruhunda, beyninde ve kalbinde mevcut kılan, gerçekten çok özel ve önemli biri. O’nunla ilk tanıştığımda sadece sendikacı yönünü biliyordum. Ardan geçen yıllar sonrasında kitapları ile tanıştım. Ve hele de “Yangın Yeriydi Yurdum”u okuduktan sonra, dedim ki “Anadolu ancak bu kadar muhteşem anlatılabilirdi.”
Lise ve Üniversite yıllarımda çektiği fotoğraflar ve yaptığı röportajlarla bana Anadolu’yu tanıtan ve sevdiren Sevgili Fikret Otyam idi. Öyle ki, Fikret Otyam’ın, çalıştığı Cumhuriyet Gazetesi’nden emekli olarak ayrıldığını bildiren yazısını okuduğumda ağlamıştım. Ve o yıllardan bu yana Anadolu’yu bu kadar net, samimi ve harika betimlemelerle anlatan bir gazeteci/yazara rastlamamıştım. Bu nedenle Yaşar Seyman gerçekten bir anlamda Fikret Otyam’dan bayrağı almış gibi görünüyor. Ellerine, emeğine, yüreğine sağlık sevgili Yaşar Seyman. Yaşar Seyman, emeğin, onur savaşımının güler yüzü. İnsana ve doğaya dolu dolu akıl ve yürek gözüyle bakarak, bizim de o gözle bakmamıza yardımcı olan muhteşem bir insan. Anadolu’yu gezerken güzel insan yüzlerinde molalar veriyor. Anadolu’nun her yerinde, nerede paylaşılması gereken acı ya da neşe varsa bize onları anlatıyor, yaşatıyor.
Kitapta yazılan her bir bölüm, kah şairler ve dizeleri ile, kah bir mitolojik öykünün izini sürerek ya da bir erkek ve/veya bir kadın öyküsü, o bölgeye dair coğrafi bilgi ve betimlemeler, o yöreye özgü yemek tarifleri ile bizi adım adım Anadolu’da dolaştırıyor.
Adeta o anlatılan öykülerde yaşıyorsunuz. İnanılmaz biçimde gerçeklik hissini damarlarınızda hissederek bu kadim topraklarda yaşadığınıza bir kez daha şükrediyorsunuz. Zaman zaman bazı satırlarda “hay allah keşke bunlar olmasaydı” deseniz de genel olarak baktığınızda bu şükretme duygunuzun değişmediğini görüyorsunuz. Yaşar Seyman, bu doğası zengin, insanı zengin, kültürü zengin bir coğrafyada yaşıyor olduğunuz duygusunu size öyle güzel hissettiriyor ki, kitabı bitirip kapattığınızda, “İyi ki varsın Yaşar Seyman. İyi ki varsın ve bize bunları bir kez daha hatırlattın.” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Şiddetle bu kitabı okumanızı öneririm. İnanın pişman olmayacaksınız.
Sağlık ve sevgiyle kalın.