Meltem Arıkan, savaşın acılarına rağmen hiçbir şey olmamışçasına anaların, babaların, çocukların duyulmaz çığlıkları arasında yaşamın devam ettiğine dikkati çekiyor.

Günler birbirini kovalıyor ben de günleri. Zamanı eskisi gibi takip edemiyorum. Yapmam gereken işlerim, her gün bakmam gereken iki farklı takvimim olmasa ne günleri, ne ayları ayırt edebiliyorum. Ve…. Veya… Belki romanımda “Her şey an be an değişmekte; gerçeklerim, hayallerim, ben bile,” diye yazmıştım. Bunu şu anda öylesine net yaşıyorum ki… Peki, gerçek hangisiydi? Değişim mi, aynılık mı? Yoksa gerçek kendi halinde var olurken, baktığımız çerçevelere göre bizim tanımlarımız ve algımız mı değişmekteydi?..

Durayazsam…

Gece gözlerimi kapattığımda, sabah gözlerimizi açtığımda artık biliyorum ki sadece zaman değil, bende de değişiyorum. Değişmeyi izliyorum. İzlemeyi öğreniyorum. Sadece izlemek. Dünü, bugünü, yarını yargılamadan, sorgulamadan, kızmadan, acılara kapılmadan izleyebilmeyi öğrenmek… Kabullenmek aynı gece, aynı ay, aynı yıldızlar yok hiçbir zamanda olmadı ve hiçbir zamanda olmayacak.

Durayazsam…

Ne kadar da kalabalık bir dünya. Renk renk ama kara sınırlar var, renkler çok ısrarla karanlıklara bulanıyorlar. Kahkahalar, gülen gözler, gülen sözler nefretin, öfkenin, acımasızlığın ağında can çekişiyorlar. Ne işim var benim bu dünyada diye düşünüyorum sık sık… Bunca anlamsızlığın, bunca karanlığın ortasında. Zaten hiç bir zaman ait hissetmediğim ait olamadığım bu dünya…

Durayazsam...

Ormanın ve hızla akan nehrin güzelliği karşısında dilim tutuluyor. Uzun uzun sessizce seyrediyorum bir kabaran, bir alçalan nehrin dalgalarını. Soğuk içime işliyor ama hiç umursamıyorum. Soğuk yüzüme çarptıkça sanki canlanıyorum. Doğanın ortasında dinginliğin keyfine bırakmak istiyorum kendimi. Sessiz, umarsız ama olmuyor savaşın o ağır kokusu geliyor burnuma; çığlıklar, koşturmaca, ağlaşmalar Birden bire karanlık ele geçiriyor doğanın dinginliğini ve doyumsuz renklerin tazeliğini… Renkler sanki kan damlaları gibi akıyor gözümün önünden. Dalgalar köpürmeye başlıyor… Nehir daha da hızlanıyor sanki. Soğuk ve rüzgar şiddetini artırıyor. Her şey bir anda oluyor… Soğuk, karanlık , acı, öfke, ölüm ve savaşın çığırtkan acımasızlığı… Anda ve sonsuzcasına.. Ve sanki hiçbir şey olmuyormuşçasına, devam ediyor yaşam; anaların, babaların, çocukların duyulmaz çığlıkları arasında….