Bu ay bir konuğum var. Lider Erşan’ın , Kibele yayınlarından çıkan “Kadınların Öyküleri” adlıöykü kitabının anlatan değerli arkadaşım Fatma Subaşı.
Bu ay bir konuğum var. Lider Erşan’ın , Kibele yayınlarından çıkan “Kadınların Öyküleri” adlıöykü kitabının anlatan değerli arkadaşım Fatma Subaşı.
“Öykü kitabının girişinde ‘ önsöz ‘ niyetine, yazar, ‘’yapıtımı, acıyı baskıyı, yoksulluğu, yok sayılmayı yaşamış, ama teslim olmamış, direnen kadınlara adıyorum ve onları, insanlık adına selamlıyorum’’ der. Yazarın, umudun kevgirinden süzdüğü kadın acılarından geriye, kitaptaki bu on öykü kalmış? bu hayatta güzel şeyler de oluyor dedirten, lıkır lıkır içilesi dupduru nehir suları gibi on kadın öyküsü…
Kitap, YETER adlı öyküyle başlar. Hakkari yöresinde, alışılanın bilinenlerin dışında bir doğum anı anlatılır bu öyküde. Kitapta kadın kahramanların her biri farklı etnik kökenlerin kadınlarıdır. Onun için de kendi var oluş yok oluş hikayelerini de kendilerinde taşırlar. Munzur’da bir annedir canı yanan. Hayat’ta yerinden yurdundan göç etmiş bir ailenin kendilerine yabancı bir dünyaya tutunma ekmek derdindeki en yaşlı bireyidir Hayat…Sarı Gelin’de kadın kahraman, Ermenidir, bir adım ötesindeki evinden yurdundan edilmiş dili dini kendine yabancı, değil yaşarken, mezarında bile kendi adı olmayandır…Kadının bütün hallerinin sahibidir öykü kahramanları kadınlar. Rüzgarlı Kız’da bilinen bir Büyükada’lıdır anlatılan, ressamdır, aşıktır, onmayandır.
Bu öyküler içinde iki öykü var ki, okuyup bitirdiğinde yüreği kapı arasına sıkışmış gibi acıyor insanın. Munzur’dur biri bu öykünün: köpük köpük akan deli Munzur’un, sakin göl Hazar’ın adı verilen iki kardeştir o sınır karakolunda karşılaşanlar…Ve bir ananın çığlığıdır yalnızca bir ve aynı ananın çığlığı…
Lider Erşan’ın Munzur öyküsünde ise aynı anadır ağlayan her iki yanda iki çocuğuna…Dedik ya zamansızdır zulüm zamansız ve mekansızdır direnmek de…onun için aynı zamanda evrenseldir de
insanı insan yapan kavramlar. İster istemez Munzur öyküsünün ardından kadın kahramanlarla yapılan sohbete P.Neruda da dahil oluyor: ‘’….O kadar çok ki ölümüz/ Ve o kadar çok ki kızıl
güneş önünde setler/ Ve o kadar çok ki çarpık kabuklu başlar/ Ve o kadar çok ki öpücüklerimizi engelleyenler/ Ve o kadar çok ki unutmak istediklerim ‘’
Öykülerin kadın kahramanlarından Çerkez Gelini Denef, Çarlık Rusya’sının Poyrazı ile Karadeniz’den İstanbul’ a sürüklenen kitleler içinden biri, ‘’ayıp’’ ların suskunudur. Çerkez geleneklerinin ‘’ayıp’’ sözüyle sesini kıstığı, yavrusu elinden Osmanlı sarayı için zorla alınan kendi hayatına yabancı bir ‘’öteki’’ kahramandır Denef’de. Yerinden yurdundan İstanbul limanına ayak basıncaya dek yitirdikleriydi belki, belki öyküdeki her şey, kim bilir, Denef’in yüreğe en şiddetli ağrıyı veren ikinci öykü olmasının nedeni.
Yazarın, tüm öykülerinde olduğu gibi Denef’te de kadınların yaşadıkları onlara dayatılan hayatlar hiç insani değildir gerçekten. Sabrın acının kadınlarla imtihanıdır sanki, başlarına gelen her şey (tıpkı gerçek hayatlarda olduğu gibi).
Lider Erşan’ın, on öyküsündeki kadınların her biri yıllardır tanıştığımız insanlar, dostlar, kardeşler kadar, insanı sarıp sarmalıyor. Her biri sıcak bir o kadar da çarpan öyküler. Kadın kahramanların, her birinin iç sesinde, Sümeyra ezgilerindeki hüzün duyulsa da , kadın kahramanların hepsi düştükleri yerden kalkacak cesarete sahip, direngen kadınlar. Sanırım bir ilk kitap ‘’Kadınların
Öyküleri’’ . Ama, yılların bir okuru olarak, uzun zamandır bu kadar güzel bir dille? akıcı, anlaşılır, gerçekçi olduğu kadar lirik bir üslupla yazılmış kitap öykü okumaları yapmamıştım. Elbette yazmak için seçilen öykülerin, yaşamın içinden olmasının da dili kadar etkileyici olduğunu söylemek gerek.
Sağlık ve sevgiyle kalın…
* Prof.Dr. Ege Üni. İletişim Fak. Radyo Sinema Böl.