Galler’de güneşli günler yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Soğuk hava sakince yaza evriliyor ancak dışarıda ki güneş bu günlerde benim içimdeki karmaşayı dağıtmaya yetmiyor…

Hüzün, öfke, kırgınlık, yalnızlık, kızgınlık, terkedilmişlik gibi duygular bir biri ardında patlıyor içimde… Çocukken oynadığım çıtı pıtılar gibi… Patlamalar birbirini takip ediyor. Ve sonunda hepsi birbiriyle el ele tutuşup beynimi, yüreğimi, ruhumu da halkalarına alıp karanlığın girdabına doğru halay çekiyor…

Biliyorum ki yakında toparlanacağım, biliyorum ki yakında yine hayatıma sahip çıkacağım, biliyorum ki yakında güne yine gülerek başlayacağım ama bugünlerde içim bulutlu… Her sabah gözlerimi açtığımda sahip olduğum herşey için şükrederken, gülümseme yerine göz yaşlarım eşlik ediyor bugünlerde ama biliyorum ki buda da geçecek…

Yazdığım oyun nedeniyle onsekiz yıl hapis cezasına çarptırılmanın yanı sıra bu cezayı terör suçundan almış olmama söyleyecek söz bulamıyorum… Hayatım boyunca pek çok şey oldum ama hiç terörist diye etiketlenmemiştim… En sonunda onu da oldum… Hemde ortada bir suç yokken… Bir tiyatro oyunu nedeniyle..

Yaşadığım her gün, yine yeniden başkalarının gözleri ve sözleri ile yaşamanın bedellerini gösteriyor ve ödetiyor bana… Kimi zaman o bedeller öylesi ağır oldu ki sonunda başkalarının sözleri ve gözleri ile kendim dışında herşey olabildiğimi öğrendim…

Terörist, cani, manipulatör, melek, yardımsever, bencil, temiz kalpli, kötü kalpli, iyi insan, kötü insan, deli, akıllı, kültürlü, cahil, din düşmanı, insan sever, insan düşmanı, içedönük, dışadönük, doğrucu, yalancı, ruh hastası, güçlü, zaygı, dürüst, kahpe vs.. v.s….

Bu liste bitmiyor çünkü hayatıma giren her yeni bireyle birlikte bu sözcük silsilesine yenileri ekleniyor… Tabii birde geçmişte ki sözcükler ve etiketler sürekli değişiyor… Bir gün şeytan, bir gün melek yada bir gün dünyanın en kötü insanı ertesi gün ise altın kalpli olabiliyormuşum… Bu durumun sadece bana özgü olmadığının da çok farkındayım o nedenle de bende artık başkaları ile ilgili iyi yada kötü bir yargıda bulunmak yerine susmayı öğreniyorum… Tanımlanmaktan ve tanımlamaktan çok yoruldum…

Tanımlar, tamlamalar olumlu olunca tabii ki mutlu oluyordum, ve tabii ki hepsine de inanıyordum. Olumsuz tüm tanımlar ve sözleri de hep ciddiye alıyordum. Haklı olabilir mi; kendimi nasıl değiştirmem gerekir diye… Sözlerin değişkenliğini anlayamadığım için sözlere göre ben kendimi değiştiriyordum… Sonra anladım ki, hakkımda söylenen iyi kötü hiç farketmez sözler, tanımlara, etiketlere inanıca, üzerime haksızca yapıştırılan tanımlar sözler, yalanlar bıçak gibi yaralıyormuş meğer… Ve sonra gördüm ki onlar da değişiyormuş… Bu kadar değişim benim otistik beynim için çok fazla… O nedenle de artık başkalarının benimle ilgili sözlerine, yargılarına ve inandıklarına sadece “öyle mi;” deyip geçmeyi öğreniyorum…

Ben sadece kendi sözlerimden ve kendi yaptıklarımdan sorumluyorum ve biliyorum ki başkalarının benimle ilgili sözleri, gözleri, hisleri, değerleri ve yargıları onlar değişince, zaman geçtikle, bana olan ihtiyaclarının durumuna göre, kendi duygusal çıkmazları yada mutlulukları dahilde hatta kimi zaman işlerine nasıl geliyorsa o şekilde yine yeniden değişecek… O nedenle de mahkeme kararıyla ilgili hukuksal olarak yapılması gerekenleri avukatım zaten yapacak ancak ben bu ceza ile birlike üzerime konmaya çalışan “terörist” yaftasını kabul etmiyorum.

Ayrıca benimle ilgiil ne düşündüğünüz, neye inandığınız yada benimle ilgili yargılarınız da sizin sorununuz. Çünkü artık biliyorum ki hakkımda iyi yada kötü ne düşünüyorsanız düşünün o benim kim olduğumla değil size ve içinde bulunduğunuz durumun tanımıyla ilgili…

*Yazar