Ve gündüzler kabuslarla bezenirken

Ve gündüzler kabuslarla bezenirken



Ve zaman havada asılı ilerlerken



Ve sessizlik yalnızlığın beşiğinde…



Arkana bakmadan kaçmak istersen



Anılar adım adım peşinde…



 



Ve umutlara sığınmak istediğinde



Ve düşlerinde gizli gizli gülümserken



Ve bakışlarını herkesden gizlerken



Gizemli sözlerin çekiciliğinde



İstemsizce sürüklenmek bilinmezlere…



 



Ve bir dokunuşunla büyülensen de



Ve masumiyetini arsızca göz önüne sersen de



Ve aşk meleği olmak istesen de



Acıların içinde ektiği tohumlar



Ay ışığını yerlere düşürmekte…



 



Ve kalbinin kulakları sağır olsa da



Ve bıçaklar tenini paramparça yarsa da



Ve tehlike çanları acımasızca uyarsa da



Arzuların, günah çayırında



Karanlığın derinliklerine uzanmakta



 



Ve korkuların dondursa da



Ve cehennenim yolunu ördüyse sevmelerin



Ve dokunuşlar ihanet ateşine dönüştüyse



Neyin kaybolduğunu söyleyemesen de



Biliyorsun aslında dile getirmesen de



 



Bitimsiz yolların arkasında



Kat kat mesafelerin ardında



Gözyaşların tükenmekte



Sessiz, kimsesiz, özlemle…



 



Kurumuş sarı yapraklar ayaklar altında ezilirken



Geçmiş şimşek şimşek gökyüzünden çakarken



Yıkılmaz köprüler yerle bir olurken



Geçmişin yükü…



 



Kendinden başka herşeye hükmederken



Savrulan duygularını ilmek ilmek örerken



Artık utanmayacaksın…



Ve gözü olmayan bulutlar



Yüzünü rengarenk boyarken



Tutkularına teslim olacaksın…